“Buna değer mi?”

Hikmet Şen
4 min readMar 25, 2016

“İş hayatıyla ilgili tüm bildiklerinizi unutun” bir kitabı anlatmak için çok iddialı ancak bitirdikten sonra bu ifadenin ne kadar doğru olduğuna karar verdim.

Her sayfada farklı notlar aldım ve bu notlardan bazılarını paylaşmak istedim. Keyifle okuyun ve sevdiklerinizle paylaşın :)

***

Hiçbir zaman “tam zamanı” değildir. Her zaman “fazla genç, fazla yaşlı, fazla yaşlı, fazla meşgul, fazla parasız, vb.” olacaksınız. Bir şeyi yapmak için tam zamanını beklerseniz o şeyi asla yapamazsınız.

***

Sağlam bir duruşunuz olması illa ki yazılı bir misyonunuz olması gerekiyor demek değildir. Aslında inanmak ve inandığınız şeyi yaşamaktır.

***

Finansman sağlamak için yabancılara yöneldiğinizde onlara hesap vermek zorunda kalırsınız. Bu başta sorun olmayabilir; herkes hemfikirse işler yolundadır. Ama ya devamında? Kendi şirketinizi başkalarından emir almak için mi kuracaksınız? Dışarıdan para toplarsanız başınıza gelecek olan budur.

***

Kâra giden yolu belirlenmemiş bir şirket, şirket değildir, bir hobidir.

***

Bir ilişkiye başlarken nasıl ayrılacağınızı düşünür müsünüz? Daha ilk randevuda evlilik sözleşmesini hazırlar mısınız? Düğün gününün sabahında bir boşanma avukatıyla buluşur musunuz? Çok saçma olurdu, değil mi? İşte bu yüzden “satılmak için kurulan bir şirket batmaya meyillidir.”

***

“Yeterince zamanım/param/çalışanım/tecrübem yok.” Bırakın mızmızlanmayı. Az, iyidir. Sınırlamalar, kılık değiştirmiş avantajlardır. Kısıtlı imkanlar sizi elinizdekileri en iyi şekilde değerlendirmeye zorlar. İsrafa yer yoktur; bu sizi yaratıcı olmaya zorlar.

Siz de “yetmiyor, yetmiyor” şarkısını söylemeye başlamadan önce elinizdekilerle ne yapabilirsiniz bir bakın.

***

Amazon.com’un odağında şunlar vardır: hızlı nakliyat, geniş bir seçki, dostane bir iade ve makul fiyatlar. Bunlar her zaman talep görecek şeyler.

Japon araba üreticileri de değişmez temellere inanırlar. Güvenilirlik, bütçeye uygunluk ve pratiklik. İnsanlar bunları otuz yıl önce de önemsiyorlardı, hala da önemsiyorlar, otuz yıl sonra da önemseyecekler.

Bu nedenle “değişmez olana odaklanın.”

***

İşkolikler çözdüklerinden daha fazla sorun yaratırlar. Her şeyden önce, böyle bir çalışma sıklığı sürdürülebilir bir şey değildir. Psikolojik yorğunluk (tükenme), başladığı zaman — ki başlayacaktır — bireyi orantısal bir şekilde çarpacaktır.

İşkolikler kahraman değildirler.Günü kurtarmazlar, tüketirler. Gerçek kahraman çoktan evine dönmüştür; çünkü işleri halletmenin daha hızlı bir yolunu bulmuştur.”

***

Neyin çalışıp neyin çalışmadığını hayal etmeyi bırakın. Deneyin ve görün.

***

İş dünyası insanların zamanını boşa harcamaktan başka bir işe yaramayan, ölü dokümanlarla doludur. Kimsenin okumadığı raporlar, kimsenin bakmadığı diagramlar, ürünlerin son haline hiç benzemeyen taslaklar… Bunları hazırlamak saatler sürer ama birkaç saniyede unutulur.

***

Buna gerçekten değer mi? Bu toplantı, altı insanı bir saat boyunca işinden gücünden etmeye değer mi? Bu gece sabahlamaya değer mi; yoksa yaptığınız işi yarın bitirseniz de olur mu? Rakip firmanın hazırladığı bir basın bülteni yüzünden bu kadar gerilmeye değer mi? Paranızı reklama harcamaya değer mi? Bir işe başlamadan önce o şeyin gerçek değerinden emin olun.

***

Eğer “yeterince iyi” sorununuzu çözüyorsa, hiç tereddüt etmeyin. Kaynaklarınızı boşa harcamaktan ya da, daha da kötüsü karışık bir çözüme gücünüz yetmediği için hiçbir şey yapmamaktan iyidir çünkü bu. Unutmayın; çoğu zaman, “yeterince iyi”yi bir süre sonra “mükemmele” dönüştürebilirsiniz.

***

Kendinize şöyle sorun: “İki haftada yapabileceğimiz ne var?” Ve o şeyi yapın. Yapın, insanların kullanımına arz edin; bırakın kullansınlar, tadına baksınlar, oynasınlar vb. Yaptığınız iş ne kadar çabuk müşterilerin eline geçerse, sizin için o kadar iyi olur.

***

Bazı insanların uyku bozukluğu söz konusu olunca mazoşistçe bir onurlama durumu var. Böyleleri ne kadar yorgun olduklarıyla bile övünürler. Bu sizi etkilemesin. Övündükleri şey eninde sonunda gelip başlarına musallat olacaktır.

***

Birini taklit ettiğinizi nasıl anlarsınız? Eğer işin büyük bölümünü başka birisi yapıyorsa, taklit ediyorsunuz demektir. İlham alabilirsiniz ama çalmayın.

***

Kendinizi kopyacılardan korumanın harika bir yolu vardır: Kendizi, ürününüz ya da hizmetiniz bir parçası yapmak. Düşünceleriniz benzersiz kılan şeyi, sattığınız şeye enjekte edin. Ürününüzü meta olmaktan çıkarın. Sizden başka kimsenin insanlara sunamayacağı bir şey haline getirin.

Kendinizi ürününüze ve ürününüzle ilgili her şeye akıtın: onu nasıl sattığınıza, nasıl desteklediğinize, nasıl açıkladığınıza ve nasıl teslim ettiğinize. Rakipleriniz, ürününüzdeki sizi asla taklit edemez.

***

Bir düşmanınız olunca, müşterilerinize anlatacak güzel hikayeniz de olur. Bir duruşunuzun olması, her zaman güzel durur. Çatışma insanları heyecanlandırır. Taraf tutmak isterler. Tutkular canlanır. Bu fark edilmenin iyi bir yoludur.

***

İnsanlar ve durumlar değişkendir. Herkes için her şey olamazsınız. Şirketlerin, ihtiyaçları sürekli değişen belli bir müşteriye değil, belli bir müşteri tipine sadık kalmaları gerekir.

***

Hepimiz televizyon reklamlarında, hayatımızı değiştirecek “devrimci” bir ürünün ilan edildiğine tanıklık etmişizdir. Ama ürünün kendisi elimize ulaştığında hayat kırıklığına uğramışızdır. “Evde güzel” olmak, medyada güzel gözükmekten kat be kat önemlidir. Kötü bir tecrübe iyi reklamlarla ve pazarlamayla örtbas edilemez.

***

Reklam yapabilirsiniz. Satış elemanları istihdam edebilirsiniz. Etkinliklere sponsor olabilirsiniz. Ama tüm bunları rakiplerinizde yapıyor. Bu durumda nasıl öne çıkacaksınız?

Rakiplerinizden daha çok para harcamak, daha fazla satış yapmak ya da daha fazla sponsorluk yapmak yerine onlardan daha fazla öğretin. Öğreticilik muhtemelen rakipleriniz aklının ucundan bile geçmiyordur. Çoğu şirket satışa veya hizmete odaklanır; öğretici olmayı bugüne kadar düşünmemişlerdir bile.

***

İnsanların sahne arkasına geçmelerine izin verin. Bırakın şirketiniz nasıl çalıştığını görsünler. Varsayalım ki birileri şirketiniz hakkında bir reality show hazırlıyor. Ne gösterirlerdi? Bundan hareket ederek kendi show’unuzu kendiniz hazırlayın.

***

Seyirci kitlenizi bugünden oluşturmaya başlayın. İnsanlar şimdiden, ne söyleyebileceğinizle ilgilenmeye başlasınlar. Bunu bozmadan devam edin. Birkaç yıl içinde, insanların birbirine sizin “bir gecede gelen“ şöhretinizden bahsetmelerini dinleyerek kahkahalarla güleceksiniz.

***

Bunlar da ilginizi çekebilir:

--

--